Skip to main content

Posts

Bak ve Dinle

kutuyu kutu üstüne koyup kule yapan çocuğuna bak... bal damlar dilinden kelimeler yerine baba... kuytuda sazını çalana, ademe  bak... kardeşim dediğini dinle! anasından duyduğunu çığırmaya çalışan acı, üzüntü ve kin dökülür kelimeler yerine lo lo lo...

Fact'ten Factoid'e Analiz'den Troliz'e

Herkese merhaba. Twitter'daki TT listesinin değişmez elemanları; takipleşelim, GS'liler FB'liler BJK'liler takipleşiyor, o grup fanları bu grup fanlarına karşı vs gördüğümde bu işe (hangi iş mi, kime ne yararının olduğunu anlamadığım ve kendisinin büyüklüğünü göstermeye değil karşısındakinin "olumsuz" yanlarını ortaya çıkarmaya çalışan iş :) )anlam verme çabalarım sonuçsuz kalmakta idi. Taa ki Resim 1'de görülen kelime ile karşılaşana dek. Factoid! Fact kelimesiyle ve oid son ekinin birleşiminden oluşan bu kelimenin mucidi Norman Mailer [1]. Bu kelime için Seslisozluk [2] Türkçe bir karşılık vermiyor, Tureng [3] ise  ufak bilgi, yanlış olmasına rağmen genel kabul gören bilgi, uy durma, gerçekle ilgisiz, sahte, uçuk kaç ık  karşılıklarını veriyor. Lakin kelimenin mucidi Mailer kelimenin anlamını " facts which have no existence before appearing in a magazine or newspaper"  [1,2] , " gazete ya da dergide görünmeden(yayınlanmadan) önce var o...

Akıllı Tahta'dan taze haberler

Akıllı tahta tanıtım toplantısından geride kalanlar: - Kablosuz verici var. Kablosuz verici yeşil tahtanın ardına yerleştirilmiş. - Üzerinde Win7 kurulu. - Giriş-çıkış birimleri olarak USB, VGA, HDMI var. - Ağ altyapı ihalesi iptal olduğundan dışarıda olması gereken kontrol paneli giriş çıkış birimleri ekranın arkasında. Ulaşması çok zor. El kesmek için ideal. Yaralanan öğretmenlerin haberleri bolca manşetleri süsleyebilir. - Program adları İngilizce neden? Touch   screen Control   panel!!!! - MS Ofis desteği yok. Bunun yerine ücretsiz ofis sürümlerinden biri yüklenmiş. Elbette ki olması bir mecburiyet değil ama ofise aşina olan öğretmenlerin buna aşina olmak için harcayacakları zamanı düşünmek lazım. Öğretmenlerin sıkıntı çekeceği bir başka alan daha.

Bir de Bu Andı Okuyun

 Melih Arat'ın 27 Mart 2011'de köşesinde paylaştığı ve parlak fikirler veren and önerisi: Üretkenim, buluşçuyum, çalışkanım. İlkem; gelişmek için değişmek, problemleri çözmek, işbirliği yapmak, dürüst ve yenilikçi bir birey olmaktır.  Amacım, akılcı davranmak ve yaptığım her işin kalitesini sürekli yükseltmektir. Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda dünya liderliği ve insanlığa hizmet etme hedeflerine durmadan yürüyeceğime and içerim.  Aklımı ve tüm varlığımı bu yolda kullanacak, Türkiye'nin ismini uygarlık tarihine altın harflerle kazıyacağım." Yazarın köşe yazısını okumak için ...

İki bağlantı

Bilişim üzerine çalışanları güldürecek 10 maddelik karşılaştırmalı bir iş tanımı http://dystopia.ro/it.txt İktisat üzerine ufuk açıcı bir belgesel http://www.youtube.com/watch?v=JB5Um6yxYVk&feature=PlayList&p=A0D15DD55E359DAA&index=0&playnext=1

Antepli Bir Kebapçı

Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlılarının ve genelde de Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir. Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden Türk kadınlarını; kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek ve Türkleri Çinliler, Japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir. İcabı halinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir babayiğidin, kalori hesaplayan, yoğurtlu kebabı reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi? İç yağının, kuyruk yağlarının, anamızın Vita yağının kolesterol yaptığı palavradır. Kolesterol, kebapları yedikten sonra iki şişe soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur. Sakın bu oyuna düşmeyin. Feminizm, kadın hakları, çevre ...

başlıksız yazılar 1

Dilimde söyleyemediklerim var sırtımda eskittiğim yıllar. karışık bir kafa ile tutunmaya çalışan edna artık dünyaya gözü açık bakmaya tahammül ediyor. çok günahkar üstelik teni ! uzatsa elini değecek kadar yakınmışsın ne fayda yaşamanın kıymetini bilemeyen biri..

Eğitim ve Program Geliştirme Üzerine Can Sıkıcı Bir Yazı

İktisat, tarih, felsefe ve din hep ilgisini çekmişti. Kendince okuyordu okumasına ama yine de bir eksiklik vardı ona göre. Sıkıştığında yardım edebilecek, yol gösterebilecek bir ustası olmalıydı. Olmalıydı ki tıkandığında yola devam edebileydi. Aldığı eğitim kademelerinin hiç birinde bu şansı-aslında hakkı- elde edememişti. Hep önünde hazır bulmuştu alması gerekenleri. Neden belirlenen içerik bu kadar katı idi verilen eğitimde? İlkokulda en sevdiği ders “Güzel Yazı” idi. “Resim-İş” dersi yerine hep o dersi almak isterdi ama olmadı, birileri onun yerine “Resim-İş” dersi alması gerektiğine karar vermişlerdi, kimse ona sormamıştı, istese de istemese de resim yapmıştı. Sonra lise de yarım bir “Mantık” dersi. Hani olur mu diye geldiği lisansta da aynı nakarat. Mecburi dersler onu karşılamıştı. Yine çaresiz kabullenmesi gerekti. Öyle yaptı sustu ve kabul etti. Lisans eğitimini ardından iş hayatına atıldı. Çalıştığı alanı seviyordu sevmesine fakat sevdiğini belirttiği cümlelerin ardından ama’...

Gülen Bitki, Ağlayan İnsan ve Mutsuz Şehir…

Serindi hava, yaz sıcağının nasıl dehşetli olduğunu anlattıkları Adana’da. Püff dedi, milletin ağzı torba değil ki büzesin. Üstelik rüzgâr da vardı. İşinin bitmesinin ardından ayaklarını gezdirmeye şehre inmeye karar verdi. Hem nadir yakaladığı serin yaz gününün keyfini hem de görmesi gereken işleri aradan çıkaracaktı. İlk adımı attığında sokağa, havanın yağmura kesebileceğini söyledi içindeki. Kafasını kaldırdı, gök mavisinden kül rengine uzanan renk cümbüşünü seyretti. Bulutlar geliyor da geliyordu. Kaptanın “yelkenler fora “ emrini alan gemicilerin heyecanlı çabukluğunu gördü bulutlarda. Sanki bir yerlere yetişmeleri gerekiyordu. Adam sen de dedi. Yağsa ne yağacak? Muson olmadı ya mübarek! Önce postaneye uğradı, herkes sessiz sakin sırasını bekliyordu. Aynı bankadakiler gibi sıra numarasıyla çalışmaya başlamışlar dedi kendine. Görmeyeli ne kadar da değişmiş burası diye geçirdi içinden. Çekinerek, gene kuyruk çekeceğiz diye geldiği postanede sıra numarasını aldı. Yerine oturdu ve bek...

Sessiz sevda

Sevdalar hep ses çıkardılar. Öpücükleri, gülüşleri, düşleri Gözyaşları, ahları. Hep ses çıkarıp sevdiler… Ben bir kenarda Senden uzakta Ayakta Sevdamı sürüyorum, sessiz sessiz. Ne gülücükler ne öpücükler var yüzümde Ne gözyaşların ne ahların kaldı gözümde Ne sesin ne soluğun dilimde Hepsi sustular. Sessiz sevda dile geldi

Biz

Olmadık zorlamalar yaptım. Olması gereken ama yapılmayan kolaylıklardan kaçtın. Dünyaya hep bakıldığı gibi baktın, Sorgulamadın! Son toprağı sen attın. Ben öldüm hayırlı olsun...

seni anlatan birkaç kelime

Bir gün olup bir gün olmadığın günlerin bekçisiydim ben. Olmadığın günler kıymetini daha iyi anlayan bir kıymet bilmez idim. Bu kıymet bilmezliğim, seni gördüğüm günlerde aklımdan çıkıp giderdi bilinmez semalara. Sen benden gittiğinde gelirdi tekrar, beni karalara salıp. Her renk vardı üzerinde. Altınsarısından beyaza, ebruliden erguvana, firuzeden gökmavisine, kavuniçinden kiraza, lacivertten menekşeye, samansarısından turuncuya, yakuttan zifirîye, zümridîden karaya. Ben her düştüğümde, her incittiğimde bedenimi ve her incindiğinde ruhum beklemeden gelirdin yardımıma, bahanelerine aldırmadan dünyanın. Önce zedelenmiş bedenimi onarırdın. Ardından incinmiş ruhumu teskin ederdin işin çetrefiline bakmadan, geçen saatleri saymadan. "Kimler seni bu hâle getirdi?" diye sormazdın. Bilirdin, sensizlik idi beni bu hallere koyan. Bende kızacak hâl olmazdı kollarındayken. Dilim lâl idi her dem. Bilirdim, beni iyi edecek bir sen idin. Usul usul özüme bağlayan, izi bile kalmazdı...