Skip to main content

Tahtadaki Yazının Hatırlattıkları ve Hayat

Geçen hafta sonu Eskişehir'de bir teknik ve endütri meslek lisesinde, KPSS Ortaöğretim ve Önlisans sınavında görevli idim. Sınavın yapılacağı sınıfın tahtasında biyoloji dersi notları vardı; hücreler! Gözünüzün önüne getirmeye çalışın şekilleri; hücre, sitoplazma, endoplazmik retikulum (ER), iğ iplikleri, mayoz bölünme, mitoz bölünme, çekirdek merkezde, iğ iplikleri üstte, bölünmenin fazları profaz, metafaz, anofaz, telefaz.


 Karikatür [1]

Kaçımız bu "malumatları" sınav dışında kullanma ihtiyacı hissetti? Biyoloji sınavlarında kesin çıkan bir soruydu hayvan hücreleri, üst sınıflardan alt sınıflara aktarılan ve "o cepte" denilen. "Bir hayvan hücresi çizerek organelleriyle birlikte açıklayınız", "Mayoz ve mitoz bölünmeyi açıklayınız". Bir de ÖSYM sınavlarında çıkarsa "öp başına koy". 

Peki ya benim gibi ÖSYM sınavlarında bile karşılaşmamak için biyoloji dersini gözden çıkaran ve o sorulara hiç bakmayanlar. (Hem okulda hem dersanede Biyoloji yerine Geometri çalıştım!) Biyoloji ilgili bir bölüm okumayanlar için hücre malumatı ne gerek? Bu soruyu sadece yazının sahibinin de mezun olduğu meslek liseleri özeline indirgemiyorum. Soruyu tekrar ediyorum: Biyoloji ilgili bölüm okumayacak ya da biyoloji merakı olmayan öğrenciler için "Biyoloji" dersi ve içeriği ne gerek? Aynı soru matematik, fizik, kimya, İngilizce, Türkçe, dilbilgisi için de geçerli.  İçerikleri şimdiki haliyle hangi işe yarıyor ve ne gerek? Dersten sonrası gerekliliği muamma, öğrencinin ezberlemek için çektiği "çile" harika!

Öğrenci için yarattığı bu sorunun yanına, bu derslerin öğretmenlerini ve dersi almak mecburiyetinde olan öğrencilerle yapılmaya çalışılan dersleri de düşünün! Ya da kendi yaşantılarınızdan hatırlayın. "Sıkıcı" olan bu derslerin "zevkli" geçmesi için yapılan makaraları hatırlayın. Üstüne de kaymak olarak işini yaparken mesleki doyumu ve bağlılığı her an azalan öğretmenlerin hissiyatını ekleyin. Bitmedi! Üzerine de özellikle meslek liselerinde hızla artan "okul bırakma" oranlarını yerleştirin. Alın size dört başı mamur (yoksa mağdur mu demeli!) eğitim sistemimiz. 

Prof.Dr. Ziya Selçuk'un dediğinden mülhem [2] 19. yüzyıl binalarında 20.yüzyıl içeriğiyle 21.yüzyıl öğrencilerini yetiştirme inadından vazgeçmek zamanı gelmedi mi? Zaman geldi ve de geçiyor ancak Karataş Coşkun'un (2011) [3] kitabında gördüğüm alıntı 1971'den günümüze değişen çok da bir şey yok der gibi!
Eğitimin dört ana unsuru olan, öğrenci-öğretmen-çevre-muhteva arasında üzerinde en az durulan unsurun muhteva olduğu tereddütsüz olarak söylenebilir. Öğrencinin gelişimi, öğrenme ilkeleri, öğretim süreçleri, okul çevre ilişkileri, eğitim teoroiler, vb. koular üzerinde sayısız araştırmalar yapıldığı ve kitaplar yazıldığı halde, ders muhtevası adeta emktar bir hizmetçi muamalesi görmüş, istendiği takdirde çağrılıp programa oturtulabilecek sabir bir unsur telakki edilmiştir (Varış, 1971, 134).

Kaynakça 
[2] "Biz 19. yüzyılın binalarında 20. yüzyılın öğretmenleriyle 21. yüzyılın çocuklarını eğitmeye çalışarak bu pedagojiyi sürdüremeyiz."
[3]  Mahinur Karataş Coşkun, 2011, Kavram Öğretimi.

Comments

Popular posts from this blog

Knowles'in Yetişkin Eğitimi Varsayımları

Yetişkin eğitimi denildiğinde ilk akla gelen araştırmacılardan olan ve "Androgoji (Yetişkin Eğitimi)" kavramı üzerine çalışmalarıyla bilinen Malcolm Knlowles'in yetişkin eğitimi için öne sürdüğü altı varsayımı göstermeye çalıştığım ilk infografik çalışmam!

Yorum: Eğitimde Teknolojinin Rolü Üzerine 3 Mit *

Teknolojinin eğitimdeki rolü hakkında etrafta bir sürü söz dolaşır. Maalesef, bu konuşmaların çoğu eğitek[1] finansmanı ve "teknoloji uçurumu" üzerine odaklanma sebebiyle mevzuyu kaçırırlar. İzleyen bölümde, eğitim sisteminde teknolojinin amacını kuşatan üç genel mit ve bu mitleri yeniliği, benimsemeyi ve öğrenci çıktılarını geliştirmeye yardımcı olarak kullanmak için tanılama yolları bulunmaktadır. 1. Mit : Bütün mevzu bozulmayla ilgilidir. Eğitimde teknolojiyi çevreleyen en büyük sorunlardan biri yeni gelişmeler ve ürünlerin çoğunlukla hakettiğinden daha fazla değer almasıdır (over-hyped),  bu düşünceye göre teknoloji halihazırdaki işleyişi anında bozmaktadır. Bu dalgalanma yeni teknolojiyi tüm süreçleri ve çıktıları geliştiren bir iyileştirici olarak çerçevelendirir, ancak sonra okullara bu teknolojiyi var olan pratiklere uygulama ve bütünleştirme[2] için işevuruk adımlar sunmada başarısız olur. Bunun yerine, teknolojiye çözümün bir parçası olarak yaklaşılmalıdı