Skip to main content

"Şeker Yeme" Nasihati ya da manevi kuvvet/praksis!

Türkiye'de nasihatların neden kıymeti olmadığı ve kulak ardı edildiğiyle ilgili olarak çok güzel  bir hikaye okudum, siz de bilin istedim! Unutmadan, bu aralar kulağımda Ezilenlerin Pedagojisi nedeniyle yer edinen praksisi anlatmak için bu güne  kadar gördüğün en güzel örnek!
Alim bir zata, yaşlı bir kadın torununu getirir.(İmam-ı a'zam olarak anlatılır hikaye lakin o vakit şeker olmadığı için hikayeyi öznesini değiştirerek naklediyorum.) Benim torunum çok şeker yiyor. Okuyup üfleseniz de bu huyundan vazgeçse der. Kendisinden dua beklenen şahıs, çocuğa bakar ve yaşlı kadına der ki, 40 gün sonra gelin.
Yaşlı kadın öfke ile çıkar huzurdan. Niye şimdi değil de 40 gün sonra! 40 gün sonra yine tutar torununun kolundan çıkar huzura. Hazret çocuğa bakar bakar ve evladım sakın şeker yeme der. Muska bekleyen kadın iyice öfkelenir. Bunu kırk gün önce söylemeyip de şimdi söylemesine içerler. Fakat bir müddet sonra torununun şeker yemeyi bıraktığını görünce, varmış bir hikmeti gidip öğreneyim hele nasıl oldu bu iş diyerek hazretin huzuruna varır. Kendisinden fevkalade bir cevap bekleyen kadına der ki alim kişi, sen ilk geldiğinde ben dahi şekeri çok seven biri idim. Kırk gün boyunca perhiz ettim. Şeker yemeği bıraktım. Ancak ondan sonra senin torununa şeker yeme diye nasihat edecek gücü buldum.
Nasihat etmek için manevi kuvvet gerekir. Manevi kuvvete ise söylemi ile eylemi uyum içinde olanlar sahiptir ancak [1] .
Kaynaklar:
[1] : Hikaye Fatma Barbarosoğlu'nun "İmam Hatip Liselerinde böyle hocalar var mı?" yazısından alınmıştır.

Comments

Popular posts from this blog

Kopya

Kopya... Vermeyeniniz, çekmeyeneniz ya da hayatının bir anında "kopya bize (sana, bana, bize, hepimize) zarar veriyor" deyip bu işleri bırakanlar varsa yazıyı okumasına gerek yok. Diğerleriyle birlikte ufak bir yürüyüş yapmak niyetindeyim. Buyurunuz efendim. Alev Alatlı "Üstümüze Geliyorlar Dört Bir Yandan" [1] başlıkla haberleştirilen konuşmasında şöyle diyor kopyayla ilgili olarak: .....Bu, 'Elimden geleni yapacağım.' değil, yapılması gerekeni yapmak. Arada fark var. 'Elimden geleni yaparım.' iş değil, yapılması gerekeni yapmak önemli. 'Elimden geleni yaptım.' dediği zaman bizde biri, akan sular durur ve bu, hiçbir şey ifade etmez. Senin elinden gelmiyorsa, elinden geleni bulacaksın. Eğri oturup doğru konuşalım, ilahiyat fakülteleri, imam hatip liseleri dahil kopya çeken insanlarız. Doğru mu? Doğru. Allah'ın kelamında bile kopya çekildiğini ben biliyorum. Siz de biliyorsunuz, hiç kendimizi kandırmayalım. Ama bu olmayacak, böyle eğ...

Hız Denilen Nesne - Değişim ve Etik Üzerine

21.yüzyılda eğitim alanında bilimsel olsun ya da olmasın hazırlanan belgelere ait tek bir kelime bulutu oluşturabilinseydi en çok tekrarlanan kelimelerin hız ve değişim olacağı çok da uzak bir ihtimal olmazdı. Okunan konudan bağımsız olarak hızın ve değişimin her yerde etkisini gösterdiğini anlatan makaleler, köşe yazıları, kitaplara her an rastayabiliriz. Eğitim yeni düzenlemeler, öğretmenlik kabuk değiştiriyor, araçların tasarımı şöyle oluyor, tasarım farklı bir hâl alıyor, siyaset değişimi böyle takip ediyor; artık toplantılar meydanlarda değil sosyal ağlarda, bankalar parmaklarımızın ucunda, sınavlar ekranlarda .... Dahası da söylenebilir ama amacım duyduklarınızı tekrarlamak değil. Bu ve benzer ifadeler konusunda hemfikiriz. Değişim ve hız her şeyi etkiliyor. Peki basın-yayın kuruluşlarını etkilemiyor mu? Ya etik sorunlar! NTV Haber Portalı'nda "Finlandiya el yazısını kaldırıyor" başlıklı 13 Ocak 2015 tarihli haberi okuyunca  bir öğrenci ve eğitimci adayı olarak ...