Skip to main content

Posts

Öne Çıkan Yayın

Hız Denilen Nesne - Değişim ve Etik Üzerine

21.yüzyılda eğitim alanında bilimsel olsun ya da olmasın hazırlanan belgelere ait tek bir kelime bulutu oluşturabilinseydi en çok tekrarlanan kelimelerin hız ve değişim olacağı çok da uzak bir ihtimal olmazdı. Okunan konudan bağımsız olarak hızın ve değişimin her yerde etkisini gösterdiğini anlatan makaleler, köşe yazıları, kitaplara her an rastayabiliriz. Eğitim yeni düzenlemeler, öğretmenlik kabuk değiştiriyor, araçların tasarımı şöyle oluyor, tasarım farklı bir hâl alıyor, siyaset değişimi böyle takip ediyor; artık toplantılar meydanlarda değil sosyal ağlarda, bankalar parmaklarımızın ucunda, sınavlar ekranlarda .... Dahası da söylenebilir ama amacım duyduklarınızı tekrarlamak değil. Bu ve benzer ifadeler konusunda hemfikiriz. Değişim ve hız her şeyi etkiliyor. Peki basın-yayın kuruluşlarını etkilemiyor mu? Ya etik sorunlar! NTV Haber Portalı'nda "Finlandiya el yazısını kaldırıyor" başlıklı 13 Ocak 2015 tarihli haberi okuyunca  bir öğrenci ve eğitimci adayı olarak
Recent posts

Gagne - Öğretimin 9 Aşaması

Kopya

Kopya... Vermeyeniniz, çekmeyeneniz ya da hayatının bir anında "kopya bize (sana, bana, bize, hepimize) zarar veriyor" deyip bu işleri bırakanlar varsa yazıyı okumasına gerek yok. Diğerleriyle birlikte ufak bir yürüyüş yapmak niyetindeyim. Buyurunuz efendim. Alev Alatlı "Üstümüze Geliyorlar Dört Bir Yandan" [1] başlıkla haberleştirilen konuşmasında şöyle diyor kopyayla ilgili olarak: .....Bu, 'Elimden geleni yapacağım.' değil, yapılması gerekeni yapmak. Arada fark var. 'Elimden geleni yaparım.' iş değil, yapılması gerekeni yapmak önemli. 'Elimden geleni yaptım.' dediği zaman bizde biri, akan sular durur ve bu, hiçbir şey ifade etmez. Senin elinden gelmiyorsa, elinden geleni bulacaksın. Eğri oturup doğru konuşalım, ilahiyat fakülteleri, imam hatip liseleri dahil kopya çeken insanlarız. Doğru mu? Doğru. Allah'ın kelamında bile kopya çekildiğini ben biliyorum. Siz de biliyorsunuz, hiç kendimizi kandırmayalım. Ama bu olmayacak, böyle eğ

Kelime Peşinde - Kuram

Kuram kelimesi İngilizce theory karşılığı kullandığımız kelime. Akademide bolca kullanılan bu kelimeyle son karşılaşmamda izin sürmeye karar verdim. İyi yolculuklar. Theory kelimesi için Oxford Sözlüğü " A supposition or a system of ideas intended to explain something, especially one based on general principles independent of the thing to be explained. " [1]  diyor. Derdim kelimeyi nasıl tanımladıkları/açıkladıkları değil, nereden geldiği! Köken olarak Yunanca; oradan geç Latince'ye  oradan da İngilizce'ye geçmiş ve " yapılan bir şeyin akli gösterimi " anlamındaki theōria kelimesinden geliyor.   theōria ise  " düşünceye dalma [contemplation] ve sabit bir kanıt olmadan teori ve kestirim oluşturma speculation [2] ’ olarak ifade ediliyor.  theōria ise theōros kelimesinden geliyormuş ki o da ‘ spectator ’ olarak karşılık buluyor kendine; bir şeyi izleyen, bir şeyi gözleyen kişi!  Şimdi ' spectator 'dan' nazariye kavramına geçersek Niş

Söz ola beri gele!

"Sen, mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, "mesleğim haktır veya daha güzeldir" demeye hakkın var. Fakat "yalnız hak benim mesleğimdir" demeye hakkın yoktur."  İfadeye gelinceye kadar izlediğim yolu söylemekte fayda var. Kur'an kelimesinin etimolojisi ile ilgili olarak bir kitap okurken " alem-i mürtecel " ifadesiyle karşılaştım. Doğruca sözlüğe  gittim. Orada " ıstılah " kelimesiyle karşılaşınca devam ettim. Açıklama içerisinde " meslek " kelimesini görünce sabah izlediğim videodaki farklı kullanımı hatırlayıp ona da tıkladım  ve anlamlar arasında dördüncü sıradaki açıklama için kullanılan yukarıdaki cümleyi gördüm. Said-i Kürdi'nin Mektubat 'ında geçiyormuş. Ağzına ve zihnine sağlık! 

Ne ile nereye?

Düşse gönlünden düşecek ama nereye! Deryalar döker mi suların dereye? Hangi kelimelerin kaldı,  ne ile nereye! Habben ile mi niyetlenirsin yedi iklim dört bucağı bilmeye?

"Şeker Yeme" Nasihati ya da manevi kuvvet/praksis!

Türkiye'de nasihatların neden kıymeti olmadığı ve kulak ardı edildiğiyle ilgili olarak çok güzel  bir hikaye okudum, siz de bilin istedim! Unutmadan, bu aralar kulağımda Ezilenlerin Pedagojisi nedeniyle yer edinen praksisi anlatmak için bu güne  kadar gördüğün en güzel örnek! Alim bir zata, yaşlı bir kadın torununu getirir.(İmam-ı a'zam olarak anlatılır hikaye lakin o vakit şeker olmadığı için hikayeyi öznesini değiştirerek naklediyorum.) Benim torunum çok şeker yiyor. Okuyup üfleseniz de bu huyundan vazgeçse der. Kendisinden dua beklenen şahıs, çocuğa bakar ve yaşlı kadına der ki, 40 gün sonra gelin. Yaşlı kadın öfke ile çıkar huzurdan. Niye şimdi değil de 40 gün sonra! 40 gün sonra yine tutar torununun kolundan çıkar huzura. Hazret çocuğa bakar bakar ve evladım sakın şeker yeme der. Muska bekleyen kadın iyice öfkelenir. Bunu kırk gün önce söylemeyip de şimdi söylemesine içerler. Fakat bir müddet sonra torununun şeker yemeyi bıraktığını görünce, varmış bir hikmeti gidip